5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Kusurun Yoğunluk Derecesine Göre Tasnif Edilmesi:
Ana sayfa » 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Kusurun Yoğunluk Derecesine Göre Tasnif Edilmesi
Özet:
Ceza hukukunda kusur, failin meydana getirmiş bulunduğu fiilden sorumlu tutulabilmesi için gerekli bulunan bir koşuldur. Kural olarak, cezalandırılabilme, ancak kastın varlığı halinde mümkün olmakla birlikte kanun koyucu buna bazı istisnalar öngörmüştür. Gerçekten, failin işlemiş olduğu fiilden dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu fiilinde en azından taksir derecesinde bir kusurla hareket etmiş olması aranır. Bu son halde, failin fiilinden sorumlu tutulabilmesi için, fiilin kast, olası kast, bilinçli veya bilinçsiz taksir nedeniyle ortaya çıkmış olması gerekir. Kusurun belirlenmesinde bunun yoğunluğu esas alınır. Bu esasa dayanılarak kusur; kast, olası kast, taksir ve bilinçli taksir olarak sınıflandırılmaktadır. Bu çalışmada kast, taksir, bilinçli taksir ve olası kast hususları ana hatları ile incelenecektir.
Ceza hukukunda kusur, failin meydana getirmiş bulunduğu fiilden sorumlu tutulabilmesi için gerekli bulunan bir koşuldur. Kural olarak, cezalandırılabilme, ancak kastın varlığı halinde mümkün olmakla birlikte kanun koyucu buna bazı istisnalar öngörmüştür. Gerçekten, failin işlemiş olduğu fiilden dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu fiilinde en azından taksir derecesinde bir kusurla hareket etmiş olması aranır. Bu son halde, failin fiilinden sorumlu tutulabilmesi için, fiilin kast, olası kast, bilinçli veya bilinçsiz taksir nedeniyle ortaya çıkmış olması gerekir. Kusurun belirlenmesinde bunun yoğunluğu esas alınır. Bu esasa dayanılarak kusur; kast, olası kast, taksir ve bilinçli taksir olarak sınıflandırılmaktadır
Kast (TCK m.21/1):
Kast, failin, suç teşkil eden fiilin kanunda yazılmış bulunan objektif unsurlarını bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi olarak tanımlanabilir. Bu tanımdan da anlaşılabileceği gibi, kastın fail bakımından iki unsuru içermesi gerekir. Bilme unsuru, failin, gerçekleştireceği fiilin kanundaki tipikliğe uygun (suç) olduğunu bilmesini ifade eder. İsteme unsuru ise, failin gerçekleştireceği fiilin kanundaki tipikliğe uygun olmasına rağmen bunu gerçekleştireceğini ifade eder. Bilme unsuru başlı başına kastı teşkil etmez. Gerçekten bir kimse, bir fiilin yalnızca tipikliğe uygun olduğunu bilmekle bu fiili gerçekleştirmiş olmaz. Kastın varlığı, bilme ve isteme unsurunun bir arada olmasına bağlıdır. Buna karşılık, isteme unsurunun tek başına varlığı kastın oluşması için yeterlidir. Nitekim isteme unsuru, bilme unsurunu da ihtiva eder. Kastın, nedensellik bağını ve cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren sebepleri de içermesi gerekir. Buna karşılık, failin neticesi sebebiyle ağırlaşmış bir fiili meydana getirmesi halinde, onun bu netice dolayısıyla cezalandırılabilmesi için kastın ağırlaşmış neticeyi de içermesi gerekmez. Bu ağırlaşmış netice bakımından failin taksirle hareket etmiş olması, söz konusu netice nedeniyle cezalandırılabilmesi için gerekli ve yeterlidir (TCK m.23).
Olası Kast (TCK m.21/2):
Olası kast, failin, kanuni (tipik) neticenin ortaya çıkabileceği öngörmesine rağmen bunu göze alması ve fiili meydana getirmesidir. Olası kast, kanunumuzda mutlak bir indirim sebebi olarak düzenlenmiştir. Bunun anlamı, koşulları oluştuğunda, hâkimin indirim yapıp yapmama hususunda bir serbestîsi bulunmadığıdır. Olası kastın cezanın indirilmesini gerektiren bir sebep olarak düzenlenmesinin sebebi orantılılık ve kusur prensiplerine dayanmaktadır. Bilindiği üzere orantılılık ilkesi gereğince, cezalar kusurun yoğunluğuna göre tayin edilmelidir. Buna göre, taksirle işlenmiş bir suç ile kasten işlenmiş bir suça tayin edilecek cezanın aynı olmaması, bir başka deyişle, cezaların kusur ile orantılı olması gerekir. İşte bu sebeple, kanun koyucu, olası kast halinde failin kusur yoğunluğunun kasta oranla daha az olması sebebiyle olası kastı cezanın indirilmesini gerektiren bir sebep olarak düzenlemiştir. Olası kast ile kast arasındaki esas farkı neticenin istenmesi unsuru oluşturur. Kastın söz konusu olduğu hallerde fail neticenin meydana gelmesini istemekte, buna karşılık olası kastın söz konusu hallerde fail, neticenin gerçekleşmesini istememekte ve fakat neticenin gerçekleşmesinden imtina etmemekte, bir başka deyişle neticeyi kabul etmektedir.
Taksir (TCK m.22):
Taksir, failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması sonucunda iradesi doğrultusunda olmayan tipik fiili meydana getirmesidir. Buradaki dikkat ve özen yükümlülüğünden anlaşılması gereken failin, meydana gelmiş bulunan söz konusu neticeyi öngörebilme ve önleyebilme imkânına sahip bulunmasına rağmen öngörmemesi ve önlememesi halleridir. Kural olarak, failin, meydana getirmiş bulunduğu bir fiilden dolayı cezalandırılabilmesi için bu fiilde kast ile hareket etmiş olması gerekir (TCK m.21). Bununla birlikte, kanun koyucu bu kurala belirli istisnalar öngörmüştür. Buna göre, taksirle işlenmiş bulunan fiiller, ancak kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır (TCK m.22).
Taksir kendi içerisinde bilinçli ve bilinçsiz taksir olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bilinçsiz taksir, failin öngörülmesi ve önlenebilmesi mümkün olan neticeyi dikkatsizliği yahut tecrübesizliği nedeniyle öngöremediği ve önleyemediği hallerdir.
Bilinçli taksir halinde ise fail, tipik neticenin meydana gelebileceğini öngörmekte ve fakat özen ve dikkat yükümlülüğüne aykırı davranmak suretiyle bu neticenin gerçekleşmeyeceğine güvenmektedir. Burada fail, kendi yeteneklerine (irade, sürüş yeteneği, nişancılık yeteneği vs.) veya dış maddi koşullara (hava durumu, rüzgâr vs.) güvenmiş olabilir. Esasen bilinçli taksirin oluşmasında failin hangi etkenlere güvendiğinin herhangi bir önemi yoktur. Tipik neticenin failin dikkatsizliği ve özensizliği sonucunda ortaya çıkmış olması ve failin bu neticeyi istememiş olması bilinçsiz taksirin varlığının kabulü için yeterlidir. Bilinçli taksir, taksirle işlenmiş suçlar açısından cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren bir hal olarak düzenlenmiştir (TCK m.22/3). Olası kast ile bilinçli taksir arasındaki farkı isteme unsuru oluşturur. Bilindiği üzere olası kastın söz konusu olduğu durumlarda fail, tipik neticenin gerçekleşebileceğini öngörmekte ve bunu göze almaktadır. Bilinçli taksirin söz konusu olduğu durumlarda ise fail, esasen tipik neticenin gerçekleşmesini istememektedir.
Hızlı Menü
İletişim
© Her hakkı saklıdır. Gemici Avukatlık & Danışmanlık
Öneri, soru ve taleplerinizi iletişim formunu doldurarak bize iletebilirsiniz.
Bu web sitesinde yayınlanmış bulunan çalışmalar bilgilendirme amacı ile meydana getirilmiş bulunup 5486 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun ikinci maddesi uyarınca eser teşkil etmektedir. Bu eserlerin Gemici Avukatlık ve Danışmanlık’tan açıkça icazet alınmaksızın kısmen, tamamen yahut değiştirilerek kopyalanması, çoğaltılması, yayınlanması her bir eser bakımından yayınlanma tarihinden itibaren 70 yıl geçmedikçe 5486 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu bağlamında men edilmiştir. Söz konusu hükme uyulmaması halinde Gemici Avukatlık ve Danışmanlık Ofisi tarafından yasal sürecin başlatılacağı kamuoyuna duyurulur.